‘ABD artık savunma hattında. Altın Kubbe projesi bunu gösteriyor. Asıl hedef ise Avrupa, Ortadoğu ve Pasifik pazarı’

Dr. Barış Adıbelli’ye göre Trump’ın Altın Kubbe projesini ilan etmesi, ABD’nin savunma hattına çekildiğini gösteriyor. Donald Trump’ın asıl niyetinin füze kalkanı projesini Avrupa, Ortadoğu ve Pasifik ülkelerine pazarlamak olduğunu kaydeden Adıbelli, dünyada bir “füze kalkanı savaşları” döneminin başlayabileceğini söyledi.

‘ABD artık savunma hattında. Altın Kubbe projesi bunu gösteriyor. Asıl hedef ise Avrupa, Ortadoğu ve Pasifik pazarı’
Yayınlama: 26.05.2025
A+
A-

ABD Başkanı Trump, 175 milyar dolarlık “altın kubbesini” açıkladı.

Trump, “Altın Kubbe’yi resmen duyurmaktan memnuniyet duyuyorum. Uzay tabanlı sensörler ve önleyiciler de dahil olmak üzere yeni nesil teknolojileri kara, deniz ve uzayda konuşlandıracak son teknoloji ürünü bir sistem olacak.” şeklinde konuştu.

Söz konusu sistemin kendi görev süresi bitmeden hayata geçirileceğini, dolayısıyla 3 yıl gibi bir sürede sistemin işler hale gelmesini beklediklerini kaydeden Trump, sistemin inşasının toplam maliyetinin yaklaşık 175 milyar dolar olacağını belirtti. Trump, “Kanada da bizi aradı ve bunun bir parçası olmak istiyorlar, bu yüzden onlarla konuşacağız. Onlar da korunmak istiyor.” dedi.

“ABD’nin birçok füze savunma sistemine sahip olduğunu, ancak bu tür bir kapsayıcı savunma sistemine her zaman ihtiyacı olduğunu” anlatan Trump, daha önceki bazı başkanların da bu tür bir savunma mimarisi yapmak istediklerini, ancak teknolojik olarak bugün bunun mümkün hale geldiğini söyledi.

Altın Kubbe tamamen inşa edildiğinde, dünyanın herhangi bir yerinden hatta uzaydan bile fırlatılan füzeleri önleme kapasitesine sahip olacak. Bugüne kadar inşa edilmiş en iyi sisteme sahip olacağız.” diyen Trump, daha önce İsrail’in “Demir Kubbe” sistemini üretmesine yardım ettiklerini de hatırlattı.

Trump, “Bugün ise bundan çok daha ileri bir teknolojiye sahibiz. Hipersonik füzeler, balistik füzeler ve gelişmiş seyir füzeleri de dahil olmak üzere hepsi havada imha edilecek.” ifadesini kullandı. ABD Başkanı, sistemin inşası için bu mali yılda ilk etapta 25 milyar dolarlık bir bütçe ayıracaklarını, sonraki mali yıllarda da planlanan diğer harcamaları yapacaklarını kaydetti.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning ise, Pekin’de düzenlenen olağan basın toplantısında sorulan soruya verdiği yanıtta, Trump’ın Altın Kubbe projesine dair görüşlerini dile getirdi. ABD’nin “Altın Kubbe” ile küresel, çok katmanlı, çok boyutlu ve sınır gözetmeyen bir füze savunma sistemi yaratmayı amaçladığına dikkati çeken Mao, yörüngede kurulması planlanan tespit ve takip sistemleri dahil ülkenin muharebe kabiliyetini atmosferin dışına taşımayı hedeflediğini belirtti.

Mao, projenin saldırgan bir karakterinin olduğunu ve Dış Uzay Sözleşmesi’nin barışçı kullanım ilkesiyle çeliştiğini vurguladı.

Projenin uzayı savaş alanına dönüştürme ve uzayda silahlanma yarışını başlatma riskini artırdığını, ayrıca uluslararası güvenlik ve silah kontrolü sistemlerini zayıflatacağını belirten Mao, “Bu, ABD’nin kendi güvenliğini her şeyin üstünde tuttuğu bir başka ‘Önce Amerika’ projesinden ibarettir. Herkes için tam güvenlik ilkesini ihlal etmenin yanı sıra, küresel stratejik dengeyi ve istikrarı da tehdit edecektir.” dedi.

Mao, Çin’in projeden kaygı duyduğunu vurgulayarak, ABD tarafına, küresel füze savunma sistemleri geliştirme ve konuşlandırmaya son verme, büyük ülkeler arasında stratejik güveni güçlendirme ve küresel stratejik istikrarı koruma çağrısında bulundu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın 175 milyar dolarlık Altın Kubbe füze kalkanı projesini, jeopolitik arka planını ve uzayın silahlandırılması tartışmalarını, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’ndan Dr. Barış Adıbelli ile konuştuk.

‘ABD füze üretimi yapamıyor artık’

Dr. Barış Adıbelli’ye göre füze ve çip üretim kapasitesi düşük olan ABD’nin, müttefikleri olmadan Altın Kubbe projesini hayata geçirmesi zor gözüküyor:

“Aslında Trump, her gün yeni bir şov yapıyor. Gündemi bir dakika daha boş bırakmıyor. Bu bir strateji. Kendi politikaları eleştirilmesin, farklı şekilde gündeme gelmesin diye her gün yenilik yapıyor. Bu füze kalkanı projesi eksiden de vardı. Ronald Reagan’ın başkan olduğu 1980’lerin ortasında ‘Yıldız Savaşları’ icat edildi ve bununla Sovyetler Birliği’nin dağılması sağlandı. O günkü teknolojik rekabete Sovyetler’in ekonomisi yetmedi ve parçalanıp gitti. Fakat bugün aynı tehlikeyi de ABD, Çin ile olan mücadelesinde yaşıyor. Bu sefer teknolojik üstünlük Çin’de. Yapay zeka yarışında ABD, Çin’e yanaşamadı bile. Şimdi ABD, 1980’lerde Sovyetler’e yaptığının aynısını Çin’in kendilerine yapmasından korkuyorlar. Daha düne kadar çip krizinde otomobil dahi üretemeyen Amerika, şimdi uzayı silahlandırmaktan bahsediyor. Trump ne diyor? ‘Hepsi yerli ve milli olacak. Dışarıda üretmeyeceğiz’ diyor. Peki Patriot’un füzelerini kim üretiyor? Japonya. Hipersonik füze üreteceğini söylediler, başarısız oldular. Sonra Japonya ile ortak prototip deneyip başardılar. Ama bunu Japonya ile başardılar. NASA’nın uzaya gönderdiği mekikleri hep Japonya üretiyor. Amerika’nın ürettiği bir şey yok. Trump şimdi şunu diyor: Çin’e yayılmış olan amiral gemisi olan tablet, telefon markaları var. Bunları getiremedi ABD’ye. Şimdi füze üreteceğini söylüyor ama hangi teknoloji ile üretecek? Bunu uzun zamandır yapmıyor. Japonya yapıyor.”

‘Altın Kubbe’nin asıl hedefi Avrupa, Ortadoğu ve Pasifik pazarı’

Dr. Barış Adıbelli’ye göre Amerikan Başkanı Trump’ın asıl hedefi, Altın Kubbe projesini Avrupa’ya, Ortadoğu’ya ve Pasifik’e pazarlamak. Dünyada bir Rusya, Çin ve İran tehdidi algısı yaratarak silah satışları ile ABD ekonomisini canlandırmanın ana hedef olduğunu vurgulayan Adıbelli, Trump’ın Altın Kubbe projesinin asıl hedefinin Amerikan müttefikleri olduğunu aktardı:

“Kalkan meselesine gelirsek, ABD bugüne kadar hep hücum hattındaydı. İlk defa savunma hattına çekildi. Bu bize Amerika’nın savunma hattına çekildiğini ve kendi kıtasını koruma ihtiyacı duyduğunu gösteriyor. Bu önemli. Yıldız Savaşları projesinin amacı Sovyetler’i ekonomik olarak bitirmekti. Yarım kaldı zaten. Yapmadılar. Clinton döneminde ‘Ulusal Savunma Sistemi’ diye bir şey başlattılar. Büyük bir füze kalkanı projesiydi. Müttefikleri korumayı hedefliyordu. Tam tamamlanmadı ama büyük çoğunluğu yapıldı. Japonya, Polonya-Romanya hattı, bizde Kürecik’te radar üssü vs. Hepsi birbirine entegre bu sistemlerin. Müttefikleri korumaya yönelik bir savunma sistemi bu. George W. Bush döneminde de geliştirildi. Obama döneminde de üzerine tuğlalar eklendi. Bu, müttefikleri küresel anlamda koruyordu.

ABD, bugüne kadar hiç kendisini korumaya inanmadı bir kalkanla. Amerika her zaman ‘Teknolojik olarak ilerideyim, kimse bana saldıramaz’ felsefesini benimsemişti. 11 Eylül saldırıları dahi bu stratejiyi değiştiremedi. Biden ile birlikte Amerika yavaş yavaş geri adım attı. Özellikle Rusya ve Çin’in kitle imha silahlarındaki son dönemlerde kaydettiği ilerlemeler önemli. İlk hipersonik füzeyi Rusya denedi ve oldukça başarılı oldu. Birkaç denemesini Ukrayna sahasında gördük. Yemen de İsrail’e karşı kullandı ki bu da Rus teknolojisiydi. Ardından Kuzey Kore hipersonik füzeye geçti. Bunlar, mevcut hava savunma sistemleri tarafından yakalanamıyor. Husiler çok alt düzey hipersonik füzeler attı. Düşünün Rusya’nın veya Çin’in füzelerini imkanı yok engelleyemezler. Amerika’da Pentagon şunu söylüyor: ‘Biz tehdide açığız’ diyor. Kıtalararası balistik füzelerin, kitle imha silahlarının tehdidine açıklar.

Artık Amerika hücumda değil, savunmadadır. Trump’ın söylemi jeopolitik olarak ABD’nin savunmaya geçtiğini gösteriyor. Amerikan silah endüstrisi ne zaman ayağa kalkarsa, hareketli dönem yaşarsa, o vakit ABD ekonomisi canlanıyor. Trump bunu biliyor. 175 milyar dolar az para değil. Bununla silah endüstrisini tekrar ayağa kaldıracak. Türkiye mesela bu kalkanı beğenip benzerini kendi ülkesine isteyebilir. Avustralya, Almanya, Avrupa ülkeleri de bunu isteyebilir. Avrupa ile Rusya’yı karşı karşıya bıraktılar. Sonra meşhur Soğuk Savaş söylemini tekrar üretip ‘Rusya sizi her an işgal edebilir’ dedi. Kendisi çekildi. AB’yi neyle korkutuyor Amerika? ‘Ben çekiliyorum, Rusya ile Ukrayna’da kendiniz hesaplaşın’ diyor.

Bunun sonucunda Avrupa’ya yeni silah sistemleri satacaklar. Amerika’ya ‘Altın kalkan’ diyor ama göreceksiniz yarın o kalkan Avrupa’ya gelecek. O kalkan Amerika’da kurulmayacak. Kanada da çok hevesli. Yarın İngiltere’nin de hevesli olduğunu söyleyecekler. Bu sistemin tüm Avrupa kıtasına kurulmasını, buradan kazanılacak parayı ve anahtarının ABD Başkanı’nın elinde olacağını düşünün. Trump burada bir demo ortaya koyup esas müşteri olarak Tayvan, Japonya, Güney Kore ve Rusya’yı kendisine dert edinmiş Avrupa ülkelerini düşünüyor. Küçük veya büyük ölçekli bunları yapıp satacak. Hatta İran tehdidi üzerinden Körfez’e satacak. Körfez Savaşı sonrası Patriot modaydı.

Bu kalkanın tabii jeopolitik yansımasını söyledik. Amerika artık savunma hattında. Bu bize şunu gösteriyor: ABD’nin eski gücü yok. Ben bunu uzaya kadar götüremeyeceklerini düşünüyorum. Çin’in elinde muazzam bir teknoloji var. Bu teknoloji elinizde yoksa Rusya ile rekabet edersiniz. Rusya’nın da elinde devasa bir yeraltı kaynağı var. Sovyetler’den kalma Rusya yok artık, bu Kissinger’ın tanımlaması. Çin ile tarife savaşına girdiler, ABD ekonomisi allak bullak oldu. Geri adım attılar. Şimdi Çin’i ziyaret edeceğini söylüyor Trump. Bu kubbe meselesinin biraz İsrail’den esinlenilerek, biraz da jeopolitikten esinlenerek Avrupa’ya bir şeyler satmayı hedeflediğini sanıyorum. Trump halbuki seçim döneminde böyle bir projeden bahsetmemişti. Trump, tarihe ABD’ye para kazandıran başkan olarak geçmek istiyor. Beceremeyince altın kubbeyi icat etti. Bir demo yapıp sonra Avrupa’da, Ortadoğu’da, Pasifik’te pazar arayacaklar.”

‘Avrupa’nın tarihi kibri ve nefreti telkin ediyor’

ABD’nin tarihsel revizyonist yaklaşımla jeopolitiğini belirlediğini kaydeden Dr. Adıbelli’ye göre Avrupa da tarihten kültürel olarak değil, siyasete yansıyan bir kibir ve nefretle besleniyor:

“Ama sabahtan akşama değişen bir Trump yönetimi var. İstanbul müzakereleri derken bir anda Vatikan dediler. Sen hiç tarihi okumuyor musun? Ortodoks kilisesi ile Vatikan kilisesi arasındaki sürtüşmeyi bilmiyor musun? Bu sürtüşmenin ortasında Vatikan var. Adamlara hakaret eder gibi söylüyor. Rus Devlet Başkanı, Papa’nın ayağına gider mi? 2. Dünya Savaşı’nda kazananlar arasında Vatikan da davet edilmiş imza atmaya. Stalin o dönem demiş ki ‘Kaç tümeni var? Ne kadar askeri var ki imza atacak?’. Rusların bakışı bu. Papa Amerikalı. İşte Trump bunun üzerinden Katolik Fransa’yı yatıştırıyor. Putin bunları yutacak devlet adamı değil. Büyük bir tecrübesi var. Referans noktası hep tarih. Putin o tarihi atıfları boşuna yapmıyor. Time dergisi Trump’a tarih konusunda ‘cahil’ demiş. Katılıyorum bu yoruma. Zaten Amerikalılar işlerine gelince tarih uzmanı oluyor, işlerine gelmeyince tarihi baştan yazıyorlar. Bir Tayvan tarihi yarattılar, gülersiniz. Sanki Tayvanlılar Çin’den gelmemiş uzaydan inmiş. Tüm tarihi kaynaklarda Tayvan’a göçü görüyoruz Çin’den. Benzeri bir tarihsel revizyonizmi Ukrayna’da da yaptılar.

Tabii bu silah projesinde bir para hevesi görüyorum ama şunu gözardı etmeyelim: ABD, jeopolitik olarak artık savunma hattında. Artık hücumda olan bir Amerika yok. Trump’a geri adım attırdılar. 24 saat içerisinde Ukrayna’yı çözeceğini söyledi, Rusya’ya dayattı. Oradan bir Çin ve İran sonucu çıkaracaktı ama olmadı. Hep bir geri adım atmak zorunda kaldı. İstanbul görüşmelerinde de istediğini alamadı. Şimdi tekrar silahlanma yarışına döndük. Kaba kuvvetin birbiriyle çarpıştığı bir sürece giriyoruz. Yeniden o tehdit dili başladı. Rusya’ya karşı somut adım atılması, yaptırımlar, Hindistan ve Çin’e yönelik yeni yaptırımlar vs. gündeme geldi. Tekrar başladı. Bu, farklı bir yöne gider mi? Gidecek. Silahlanmaya davet ediyorlar. Bugün onlar bu sistemi yapacak, Rusya ve Çin de kendi kalkanlarını yapacak. Buna uluslararası ilişkilerde güvenlik ikilemi diyoruz. Bir devlet silahlanırsa, diğeri ona bakarak silahlanır. Sonra ilk devlet silahlanmayı iki katına çıkarır. Kısır döngü olur. Silahlanma, daha çok silahlanmayı getirir. Ben Trump’ın bu kadar büyük bir projenin altından kalkabileceğini düşünmüyorum. Müttefikleri olmadan Trump hiçbir şey yapamaz. Sudan çıkmış balık gibi oldular. Müttefiklerini de küstürdüler.

Ben Avrupalıların yerinde olsam Rusya ve Çin ile aramı düzeltip başka sulara yelken açardım. Tarih bir yerde işe yararken başka yerde işe yaramıyor. Avrupa’nın tarihi kibri ve nefreti telkin ediyor. Sürekli kin ve nefret üzerinden hareket ediyorlar. Bize de aynısını yapıyorlar. Vize vermiyorlar mesela. Sebebi tarihsel nefret, kin ve öfke. Dostoyevski hep diyor ya, ‘Avrupa bize hiç kendilerinden biri gibi davranmadılar. Doğudan gelen Tatarlar gibi davrandılar’ işte aynısı devam ediyor. Avrupalı kim? Avrupalı, herkesi dışlayarak medeniyetini yukarıda tutacağını sanıyor. Halbuki medeniyet, beslendiği sürece medeniyettir. Dışarıdan yeni şeylerle beslenmelidir. Antik dönemde Çin medeniyeti niye güçlü? Çünkü çevredeki tüm krallıklar, beylikler bir şekilde Çin’e katılıp katkıda bulunmuş. Çin de o katkıyı sürekli pozitif olarak kullanmış, kültürünü çeşitlendirip büyütmüş. Geriye dönüp dört bin yıllık Çin tarihini okursak, oradan onlarca kültürün, halkın çeşitliliğini görüyoruz. Bunun aynısını Hindistan yapamamış ama mesela. Farklılaşma bugünkü sorunun temelinde. Yani bakış açıları temelden farklı.”

‘Dünyada füze kalkanı savaşları başladı’

Uzayın barışçıl kullanımını öngören 1967 tarihli sözleşmenin artık günümüzde ABD tarafından dikkate alınmayacağını kaydeden Dr. Adıbelli, İsrail gibi ABD müttefiki ülkelerin sürekli olarak uluslararası sözleşmeleri ihlal ettiğini hatırlattı. ABD’nin ortaya koyduğu projenin rant amacı güttüğünü vurgulayan Dr. Adıbelli, Türkiye’nin de “Çelik Kubbe” projesini hatırlatarak, dünyada adeta bir füze kalkanı savaşları dönemi başladığını belirtti:

“Mesela bakın Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması aslında Rusya’yı sınırlamak için yapılmıştı. Rusya’yı buradan çekilmek zorunda bırakıtlar. Dış uzayda bir silahsızlık sözleşmesi var mı? Olana uyarlar mı? Uymayacaklar. Kimse sözleşmelere, anlaşmalara uymuyor. İsrail örneği ortada. Bunun dışı da aynı, içi de aynı. Amerika diyor ki ‘Bir sözleşme var. Çin ve Rusya müdahale etmesin. Yerden uyduları vurmasın. Her ülkenin uydu hakkı var. Uydu hakkın doldu, buraya gelmme’ diyor. Bunu hep Çin ve Rusya’ya dayatıyor. Kutuplar’da yaşanan meseleler uzayda da yaşanıyor. Uzay bölünüyor. Bu tartışmanın bir benzeri Ay üzerinde de başlayacak. ABD, ‘Burası benim bölgem, ben buraya bayrak diktim öteki tarafa in’ diyecek. Sonra diğer ülkeler de alanlarını belirleyecek. Bunu aslında belirleyecek güçlü bir Birleşmiş Milletler sistemi var mı? Çok güzel sözleşmeler var ama buna kim uyacak? Amerika mı? Hiçbirine uymuyor. Yıldız Savaşları projesi döneminde de aynısı tartışıldı. Dinleyen oldu mu? Olmadı. Yarın Rusya ve Çin ‘Uzay silahlandırılacaksa ben de adım atayım’ diyecek. Çin’de böyle bir teknoloji var. Bu ülkeler insanlığa faydası olmadığı için uzayı silahlandırma projelerini askıya aldı. Uzayı insani keşifler için mesela tıp, keşif için kullanıyorlar. Bakın dikkat edin; ABD, insani projelerin hiçbirinde yok. AB, Japonya, Hindistan, Rusya, Çin uzay ajansları sürekli deney yapıyor, laboratuvar kuruyor. ABD’nin tek gayesi ise uzayı silahlandırmak, tehditleri uzayı kullanarak bertaraf etmek. Ben Trump’ın bunu deneyeceğini düşünüyorum ama geliştirebileceğini düşünmüyorum. Bu çok zor. Çip üretimi yapamayan bir Amerika var. Yarı iletken üretemiyor. Tayvan’ı, Güney Kore’yi tehdit ederek fabrikayı ABD’ye kurdurtuyorlar.

Hipersonik füze üretemeyen ABD, Kanada’yı ve ABD’yi koruyacak bir kalkan mı üretecek? Amerikalılara her gün yeni bir hikaye var. Kimse kimseyi tehdit etmiyor. Kazan-kazan esasında refahı savunuyor diğer ülkeler. Şi Çinping bunu söyledi, ‘ortak refah’ dedi. Ama Amerikalılar başka bir dünyada yaşıyor. Bana göre durum bu. Amerika boğulan birisi gibi çırpınıyor. Can havliyle oraya buraya saldırıyor. Ama bir gerçek var: Çok kutuplu dünya düzeni ufukta belirdi ve ışıklarını saçtı; ortalık aydınlanıyor. Tabii çok kutupluluğun da Ortadoğu’da Gazze ve Avrupa’da Ukrayna gibi sınamaları var. Ama hiçbir şey problemsiz ortaya çıkmıyor. Bu sorunları çözdükçe çok kutuplu düzen güçlenecek. BRICS var daha. Güney Afrika’ya niye hakaret etti biliyor musunuz? BRICS üyesi oldukları için. Çin ve Rusya ile ilişkileri çok iyi olduğu için Trump, diplomatik nezaketin dışına çıktı ve hakaret etti. Eğer BRICS içinde olmasaydı böyle olmazdı. Güney Afrika, BRICS’in en önemli parçalarından birisi. Rusya ile, Çin ile hatta bizle de arası iyi. Orada mesele soykırım falan değil. Tarihin yanlış yerinde durduğunu söylüyor.

Bu noktada ben Amerika’nın artık önüne gelene saldıracağını düşünüyorum. Rubio’nun Suriye konusunda verdiği mesajı gördük. Eğer 175 milyar dolarlık füze meselesinde de jeopolitikteki gibi sürekli konum değiştirirlerse bize de eğlence doğar. Ancak gidişat iyi değil. Açıkçası ben Ukrayna’da Trump’ın ne yapmak istediğini hala bilmiyorum. Hem Putin’i ayağa kaldırdı, ama arkasında destekleyici bir şey yok. Zelenskiy’i öne sürüp sonra geri çekiyorlar. E siz gelseydiniz. Zelenskiy’i elinden tutup masaya oturtsaydınız, Rus heyetiyle görüşüp ciddi kararlar alsaydınız. Bin esir takası dediniz tamam güzel ama devamı gelecek mi? Avrupa Birliği barışı kabul etmiyor. Anladığım kadarıyla ama nihayetinde kalkan savaşları başlıyor. Bizim de Çelik Kubbe projemiz var. İsrail’den herkes etkilendi galiba. Proje üstünden daire satan müteahhitlerimiz var biliyorsunuz. Trump, kağıt üstünde Altın Kubbe’yi anlattı. Kanada çok hevesliymiş. Yarın İngiltere ortaya çıkar. Trump, olmayan projeyi satıyormuş gibi gözüküyor.”

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.