Kadınlar ve LGBTİ+’lar sokakta: 11. Yargı Paketi yalnızca bir yargı düzenlemesi değil; toplumsal barış tehdit eden bir zorbalık yasası taslağıdır

Kadınlar ve LGBTİ+’lar sokakta: 11. Yargı Paketi yalnızca bir yargı düzenlemesi değil; toplumsal barış tehdit eden bir zorbalık yasası taslağıdır

Kadınlar ve LGBTİ+’lar sokakta: 11. Yargı Paketi yalnızca bir yargı düzenlemesi değil; toplumsal barış tehdit eden bir zorbalık yasası taslağıdır
Yayınlama: 26.10.2025
A+
A-

Ankara Kadın Platformu’ndan yapılan açıklamada, 11. Yargı Paketi taslağında yer aldığı belirtilen düzenlemeler eleştirilerek, “Kamuoyuna sızdırılan ve kadın ve LGBTİ+ düşmanı devlet aklının ürünü olan 11. Yargı Paketi’ne karşı, hayatlarımızı ve haklarımızı savunmak için bir aradayız. Bu paket, yalnızca bir yargı düzenlemesi değil; toplumsal barışı, birlikte yaşamı ve geleceğimizi tehdit eden bir zorbalık yasası taslağıdır. Bu yasa sadece bedenlerimize ve kimliklerimize değil, aynı zamanda barış içinde, eşit ve özgür bir arada yaşam umudumuza da saldırıyor. İktidar, ‘Aile Yılı’ diyerek başlattığı bu süreçte, yıllardır bizleri susturmaya, bastırmaya çalışıyor” denildi.

Ankara Kadın Platformu üyeleri “11. Yargı Paketini Meclise Getirmeyin” yürüyüşü gerçekleştirerek, Kolej Metro Durağı’nda basın açıklaması yapmak istedi. Polisin, açıklamanın Sakarya Caddesi’nde yapılmasını istemesi üzerine arbede yaşandı ve daha sonra eylemciler Sakarya Caddesi’ne yürüdü. Burada yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Bugün buradayız. Kamuoyuna sızdırılan ve kadın ve LGBTİ+ düşmanı devlet aklının ürünü olan 11. Yargı Paketi’ne karşı, hayatlarımızı ve haklarımızı savunmak için bir aradayız. Bu paket, yalnızca bir yargı düzenlemesi değil; toplumsal barışı, birlikte yaşamı ve geleceğimizi tehdit eden bir zorbalık yasası taslağıdır. Bu yasa sadece bedenlerimize ve kimliklerimize değil, aynı zamanda barış içinde, eşit ve özgür bir arada yaşam umudumuza da saldırıyor. İktidar, ‘Aile Yılı’ diyerek başlattığı bu süreçte, yıllardır bizleri susturmaya, bastırmaya çalışıyor. Kadınların, LGBTİ+’ların ve iktidarın cinsiyet normlarına uymayan herkesin yaşam biçimlerini hedef alıyor. Şimdi de bu paketle bedenlerimize, kimliklerimize ve aşklarımıza kanun eliyle saldırmak istiyor. Ama biz buradayız. Bedenlerimiz, hayatlarımız bizim. Geçit yok. Bu yasa taslağıyla, iktidarın onayladığı normların dışındaki tüm varoluşlar, Ceza Kanunu’nda suç haline getiriliyor.

“Bu, aşklarımıza, özel yaşamımıza saldırıdır”

Varoluşumuz suç sayılamaz. Kanun’da yapılması planlanan değişiklikle, ‘Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bulunmayı teşvik eden, öven veya özendiren kişiler’ hapis cezasıyla tehdit ediliyor. Bu zorbalık herkesi hedef alıyor. ‘Doğuştan gelen biyolojik cinsiyet’ ve ‘genel ahlak’ gibi belirsiz ifadelerle, iktidarın kalıplarına uymayan her eylem cezalandırılabilir hale getiriliyor. Giydiğimiz kıyafetten konuşma biçimimize kadar tüm varoluşumuz ‘genel ahlaka aykırılık’ bahanesiyle cezalandırılabilir. Aşkımız ve özgürlüğümüz cezalandırılamaz. Aynı cinsiyetteki kişilerin nişan veya evlenme töreni yapması da suç kapsamına alınıyor. Bu, aşklarımıza, özel yaşamımıza saldırıdır. Yani devlet, ‘Sen benim belirlediğim kadın ya da erkek sınırlarının dışına çıkarsan seni cezalandırırım’ diyor. Ama biz o sınırları tanımıyoruz.

“Sağlık çalışanlarını kriminalize edemezsiniz”

Taslakla Medeni Kanun da hedef alınmış durumda; transların cinsiyet uyum süreci hakkı gasbedilmeye çalışılıyor. Beden uyum süreci imkansız hale getiriliyor. Beden uyum sürecine başvuru yaşı 18’den 25’e çıkarılmak isteniyor. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olan ‘üreme yeteneğinden yoksun olma’ şartı yeniden getirilmek isteniyor. Bürokrasiyle, baskıyla hakkımız gasbedilemez. Sağlık Bakanlığı onaylı hastaneler dışında bu sürecin yürütülmesinin yasaklanmasıyla, zaten zor olan bu hakka erişim fiilen engelleniyor. Sağlık çalışanlarını kriminalize edemezsiniz. Bu süreçlere destek veren sağlık çalışanları 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası tehdidiyle karşı karşıya bırakılıyor. Bu bir sağlık değil, nefret politikasıdır. Hayatlarımızı devletin ve erkek yargının insafına bırakmayacağız.

“Çağrımızdır; bu tasarıyı Meclis’e dahi getirmeyin”

11. Yargı Paketi taslağı çocukları da hedef alıyor. MESEM’lerle çocuk işçiliğini yaygınlaştıran, zorunlu eğitimin süresini düşürmeye çalışanlar, çocuklara okulda bir öğün yemeği vermeyenler şimdi de çocuk yaşını tartışmaya açıyor. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre de iç hukuka göre de 18 yaşına kadar herkes çocuktur ve bu tartışma konusu dâhi edilemez. Çocuklar iş cinayetlerinde öldürülürken, çocuk yoksulluğu derinleşirken, çocuk intiharları artarken hiçbir koruyucu önleyici tedbir almayanlar, çocuklar suça sürüklendiğinde cezaları yükselterek sorunun çözüleceğine inanmamızı bekliyorlar. Çocukların yetişkinler gibi yargılanması teklif dâhi edilemez. Bugün çocuk yaşını tartışmaya açanların, çocuğun evlilik yoluyla istismarını da yasallaştırmanın zeminini hazırlamak istediklerini biliyoruz. Bu ülkede yoksulluğun, sömürünün ve istismarın hedefi haline getirilen çocuklara koruma sağlamak yerine, onları cezalandırmayı seçiyorlar. Siz önce çocukların eğitim, barınma ve yaşama hakkını koruyun. Çocukları katil yapan karanlıktan hesap soruyoruz. Toplantı ve gösteri hakkımız evrensel bir haktır. Ceza Kanunu’na eklenen düzenlemeyle, evrensel hakkımız olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı hedef alınıyor. Bugüne kadar haklarımıza, kadın ve LGBTİ+ cinayetlerine, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkılmasına, erkek yargıya karşı mücadele ederken; hayatı durdurduk, yolları kapadık, yaşamlarımıza sahip çıktık. Şimdi bu yasa değişikliğiyle bu mücadele biçimleri suç hâline getirilmeye çalışılıyor. Mücadelemiz suç değildir. Çağrımızdır: Bu tasarıyı Meclis’e dahi getirmeyin. Taviz vermeyeceğiz.

“Bu yasa taslağında verilecek herhangi bir taviz, daha büyük hak kayıplarına yol açacaktır”

Bu yargı paketini hazırlayanlar, önce var olan yasaları uygulasınlar! Öldürülen kadınları ve LGBTİ+’ları gündemlerine alsınlar. Hukuki düzenleme arıyorlarsa 6284 sayılı Kanun’a, İstanbul Sözleşmesi’ne, Türkiye’nin imzacı olduğu CEDAW’a, GREVIO’ya, Lanzarote Sözleşmesi’ne, Havana Kuralları’na, Pekin Kuralları’na, Riyad İlkeleri’ne baksınlar. Belirsiz, keyfi maddelerle eşit, özgür ve insan onuruna yaraşır yaşam mücadelemize saldırılıyor! Nefretin meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Bu yasa taslağında verilecek herhangi bir taviz, daha büyük hak kayıplarına yol açacaktır. Topyekûn halkın her kesimini etkileyecek bu yasa tasarısının Meclis’e getirilmesine izin vermeyeceğiz. Mücadelemiz sürecek. Önümüzde 20 Kasım ‘Nefret Suçuna Maruz Kalan Transları Anma Günü’ ve 25 Kasım ‘Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ var. Bu zorbalık yasasına karşı direnişimiz, 20 Kasım’da translarla, 25 Kasım’da kadınlarla omuz omuza devam edecektir. Bedenimiz bizim, hayatımız bizimdir. İsyandayız, geçirmeyeceğiz.”

Tunceli ve İzmir

Tunceli ve İzmir’deki kadın platformları, taslağın “genel ahlak” ve “biyolojik cinsiyet” kavramlarını kullanarak LGBTİ+ bireylerin ve kadınların yaşam alanını daralttığını belirtti.
Cinsiyet uyum süreci yaşının 25’e çıkarılmasına, “üreme yeteneğinden yoksun olma” şartının yeniden getirilmesine ve sağlık çalışanlarına yönelik hapis tehdidine tepki gösterildi.
Kadınlar, çocukların yetişkin gibi yargılanmasının da pakette yer aldığını hatırlatarak, “Bu yasa çocukları korumuyor, cezalandırıyor” dedi.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.