CHP Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan iktidarının ve 5’li çetelerin, Kamu Özel İşbirliği projeleri ile devleti soyulacak organa dönüştürdüklerini belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu, Karar Gazetesi’ne yazdığı yazıda, devleti adaletle direktörün kıymetine vurgu yaptı, Kamu Özel Kesim İşbirliği Modeli’yle yürütülen projelerin bu haliyle Türkiye’de kamu kaynaklarının belli kısımlara aktarılmasında bir araç haline geldiğini belirtti. Kılıçdraroğlu’nun Karar’da kaleme aldığı “Ahlaksızlığın kurumsallaşması” başlıklı yazısının bir kısmı şöyle:
“Devleti soyulacak organa dönüştürmek istiyorsanız, yapacağınız işin kontrol dışında kalmasını sağlayacaksınız. Saray iktidarı da bunu yapıyor. İşi Saray’dan alanlar kamu kontrolünün dışında, hesap vermeksizin dilediklerince devlete fatura kesebiliyorlar… Ben bunlara ‘5’li çeteler’ diyordum… 5’li çetelerin KÖİ yatırımlarını tercih etmelerinin temel sebepleri şunlardır.
1. KÖİ projeleri 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında yapılmamaktadır. Daha doğrusu KÖİ’de bizim anladığımız manada bir ihale yoktur. Belirleyici tek organ BOP Eşbaşkanlığı yapan Saray, yani Erdoğan’dır.
2. Şirketlerin görevlendirilmesiyle, yetkili komisyonların seçimi, çalışma yordam ve temelleri ile değerlendirme kriterleri konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Gerek de duyulmamıştır. Zira 5’li çetenin talepleri ve bu taleplere destek münasebetler 5’li çete tarafından hazırlanmaktadır.
3. Bu projelerde görevlendirmelerin neredeyse tamamı aynı şirketlere dönüşümlü olarak verilmektedir. Yani kimin, kimden sonra hangi işi alacağı bilinmektedir. Bundan Ötürü bu işin aktörleri arasında asla bir rekabet söylediği söz edilen değildir.
4. İmzalanan mukaveleler ise ticari sır gerekçesiyle kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Zira devletin nasıl soyulduğunu kimse bilmemelidir. Soyguncuların hep maskeli olduğunu hepimiz biliriz.
5. Mukavelelerde sıklıkla ve ihaleyi fesada uğratacak şekilde değişikliklere gidilmektedir. Bu değişiklikler de şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Doğrudur. Zira hiç kimse ‘ben devleti şöyle soyacağım’ diye açıklama yapamaz.
6. Bu projeler kapsamında kamu ve özel dal arasında istikrarlı bir risk paylaşımı yapılmamaktadır. Görevlendirmeler ‘kârlar özel, zarar kamusal’ mantığıyla gerçekleştirilmektedir. Bu zati soygunun ana mantığı… KÖİ Projesi alıp da zarar eden bir şirket var mı? Biz boşuna mı 5’li çeteler diyoruz. Bundan Ötürü kamunun üstlendiği riskler kurum ve proje bazında çok önemli farklılıklar göstermektedir. Bu da soygunun tabiatı gereğidir.
7. Finansman kaideleri, Hazine benzeri bu alanda teknik yeterliliği olan bir kurum tarafından değil, projeyi uygulayan kurumlarca belirlenmektedir. Bu da soygun anlayışının bir gereğidir. Zira Hazinedeki liyakatli bürokratlar – yurtseverler, bu soyguna asla izin vermezler.
8. Lakin Hazine’nin görüşüne başvurulmayan projelerin ’kredi garantileri’ ise yeniden Hazine’nin omuzuna yüklenmektedir. Gerçekten mevcut datalar çerçevesinde (2022 sonu itibariyle), Hazine’nin bu projeler nedeniyle ’borç üstlenim taahhüdü’ 14 milyar dolar civarındadır. Düşünün, yabancılar da bu soygunu biliyor, fakat kredilerin geri ödenmesinde soygunculara güvenmiyorlar. Yabancılara garantiyi de soyulan devletin hazinesi veriyor.
9. Daha acı olanı ise çok önemli fiyatlara ulaşan bu harcama kalemleri bütçenin ve bundan ötürü TBMM kontrolünün dışında tutulmuştur. Bugünkü Parlamentonun ne derece işlevsizleştirildiğini anlatacak bundan daha hoş bir örnek bulamazsınız. Ak(!) Parti ve MHP Milletvekilleri gelecekte çocuklarının yüzüne nasıl bakacaklar? TBMM’ye bu yapılanları sanki nasıl açıklayacaklar?”
(ALINTI)