Liseler için üç ayrı yeni formül mü gelecek?

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, Radyo Sputnik’te yayınlanan Yazı-Yorum programında eğitim politikalarına yönelik kapsamlı eleştirilerde bulundu.

Liseler için üç ayrı yeni formül mü gelecek?
Dünya
Yayınlama: 08.05.2025
A+
A-

Kadem Özbay, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in önerdiği yeni lise modellerine, öğretmen atama kontenjanlarına ve eğitimde ideolojik yönelime dikkat çekti.

Özbay, AK Parti döneminde eğitim sisteminin sürekli değişime uğradığını ve bu değişimlerin hiçbirinin bilimsel gerekçelere dayanmadığını belirterek şu ifadeleri kullandı:

AKP iktidarı döneminde sürekli bir şeyler değiştiriliyor. Geçmişin hesabını veren yok, bilimsel gerekçesini ve kaynağını sunan yok. Hatta eğitim sisteminin bile başı döndü artık. Okula başlayıp da okul hayatı boyunca aynı modelle devam eden herhalde hiçbir çocuğumuz, hiçbir gencimiz yok.

Zorunlu eğitimin süresiyle ilgili yapılmak istenen düzenlemelerin arkasında sermaye çevrelerinin taleplerinin olduğunu söyleyen Özbay, bu yaklaşımı şöyle eleştirdi:

İş dünyasının ihtiyaçları varmış. O nedenle bu yaşa kadar çocukların okulda kalması buradaki ihtiyacın karşılanmasından sorun yaşatıyormuş. Bugün 17-29 yaş arasında her üç gençten biri ne eğitimde ne istihdamda. Ama 18 yaş altındaki çocukların istihdamını konuşan bir anlayış var.

Eğitim kurumlarının çocukları bilgiyle donatmanın ötesinde onları sömürü ve istismardan koruma görevi olduğunu vurgulayan Özbay, “Okullar patronlara eleman, tarikatlara mürit bulma yeri değildir” dedi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in geçmişte savunduğu 4+4+4 sisteminin şimdi eleştirilmesini de çelişki olarak değerlendiren Özbay, şöyle konuştu:

Bu sistemin mimarı olan Tekin, şimdi aynı gerekçelerle tam tersini savunuyor. Üniversiteler de tabela gibi açıldı, yeterlilikleri sorgulanmıyor. 23 yıllık iktidarın yaptığı değişikliklerin eleştirisini yine kendisi yapmış oluyor.

Eğitim sisteminin planlama eksikliğine dikkat çeken Özbay, mezun gençlerin iş bulamaması ve diplomalı işsizliğin yaygınlığına da değindi:

Temel bilimleri yok sayarsanız başkaları telefonu üretir, siz tamircisi olursunuz. Bugün Türkiye’de temel bilimler, sanat, spor, felsefe gibi alanlar okul dışına itildi. Eğitim ile istihdam arasındaki ilişki kopmuş durumda.

Üniversitelerin nicelik olarak çoğaldığını fakat nitelik açısından geride kaldığını ifade eden Özbay, Türkiye’deki üniversitelerin bütçesinin yetersizliğine de işaret etti:

129 devlet üniversitesinin toplam bütçesi, yurt dışındaki tek bir iyi üniversitenin bütçesinden daha düşük olabilir. Bu yüzden ilk 500’e giren üniversitemiz yok denecek kadar az.

Programda öğretmen atama kontenjanları da gündeme geldi. Özbay, özellikle Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi branşına ayrılan kontenjanın diğer branşlarla kıyaslanamayacak düzeyde fazla olduğuna dikkat çekti:

Fizik 61, biyoloji 27, Türk dili 29, felsefe 41 kontenjan ayrılmışken, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği için 1802 kontenjan verilmiş. Bu siyasi iktidarın eğitimi ideolojik bir aygıt olarak kullandığının göstergesidir. Din derslerinin ağırlığının artırılmasının yalnızca öğretimle ilgili değil, yönetici kadrolarına atamada da bu branşlara öncelik veriliyor. Bu branşlardan atananların önemli kısmı daha sonra yönetici yapılıyor. İmam hatip sayısı arttı, diğer okullar da seçmeli ders dayatmalarıyla imam hatibe dönüştürüldü.

Özbay, temel bilimlerdeki öğretmen ihtiyacının göz ardı edilmesini “bilimden, çağdaşlıktan, sanattan ve spordan uzaklaşma” olarak tanımladı:

Siyasi iktidar eğitimi sorgulamayan, itaat eden bir nesil için araçsallaştırdı. Yoksul çocuklara ‘şükret’ eğitimi vererek bu yoksulluğu yönetilebilir hale getirmeyi hedefliyorlar.

Fethi Yılmaz, Yazı-Yorum programında “dünyada lise eğitim modelleri” hakkında konuştu. Yılmaz, konuya ilişkin şunları söyledi:

Lise eğitimi çok önemli. O dönemde yapılacak tercihler, ileride ne iş yapılacağını belirliyor. Türkiye’deki mevcut sistemin sınav odaklı ve eşitlikten uzak. Almanya’nın dual sistemi, Güney Kore ve Japonya’nın rekabetçi yapıları, Finlandiya’nın eşitlikçi ve öğrenci refahını önceleyen yaklaşımı, Singapur’un akademik başarı odaklı.

Finlandiya ve Singapur modellerini karşılaştırmalı olarak ele alan Yılmaz, Finlandiya’nın yaratıcı düşünmeyi teşvik ettiğini, Singapur’un ise disiplin ve bilim temelli yapısıyla öne çıktığını belirtti.

Fethi Yılmaz, Türkiye’de ise ezbere dayalı ve merkeziyetçi bir yapı olduğunu belirtti ve okullarla köy okulları arasındaki uçuruma dikkat çekerek eğitimde eşitlik sağlanamadığını dile getirdi.

, , , ,
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.