Batılı ülkeler Kİev’e tedarik ettikleri silahların Rus topraklarını vurmak için kullanılmasına peş peşe izin verirken Rusya, Batı’nın bu adımına nükleer tatbikatla karşılık veriyor.
Rusya Güvenlik Kurulu Sekreteri Sergey Şoygu, Rusya ve Belarus ordularının gerçekleştirdiği nükleer tatbikatın Kiev’e Rus topraklarını Batı silahlarıyla vurması için verilen müsaadeye bir karşılık olduğunun altını çizdi.
Rusya’nın resmi yayın organı Rossiyskaya Gazeta’ya demeç veren Şoygu, stratejik olmayan nükleer silahların hazırlanması ve kullanımına ilişkin uygulamalı eğitim içeren ve ikinci kademesinin başladığı duyurulan tatbikat hakkında açıklamalar yaptı.
Şoygu, “Tatbikatımızın Kiev’deki terörist rejimin Batı tarafından desteklenmesine, NATO askerlerinin Ukrayna’daki çatışmalara etkin olarak katılmasına ve Kiev’e Rus sivil tesislerine füze hücumları düzenlemesi için fiilen verilen müsaadeye gösterilen uygun bir tepki olduğunu anımsatmak isterim” dedi.
Şoygu, Rusya’nın nükleer tatbikatla NATO ülkelerinin Rus hudutları yakınındaki askeri potansiyellerini artırmasına da bir cevap verdiğini vurguladı.
Rusya’nın stratejik olmayan nükleer kuvvetlerinin Birlik Devleti topraklarında gerçekleştirdiği tatbikata dünya toplumunun genel olarak ölçülü bir tepki gösterdiğine dikkat çeken Şoygu, “Dünyada giderek daha fazla ülke, uluslararası güvenlik alanındaki durumun berbata gitmesine şahsen ABD’nin sorumsuz halinin ve silah denetim rejimlerini bozmaya yönelik aksiyonlarının yol açtığını anlıyor” ifadelerini kullandı.
Tatbikatta ikinci aşamaya başladı
Rusya Savunma Bakanlığı, Rusya Devlet Başkanı’nın kararı uyarınca, stratejik olmayan nükleer kuvvetlerin tatbikatının ikinci evresi başladığını duyurmuştu.
Tatbikat sırasında, Rusya Federasyonu ve Belarus Cumhuriyeti silahlı kuvvetleri birimlerine stratejik olmayan nükleer silahları savaş sırasında kullanma eğitimini içeren bahislerin işleneceği bildirilmişti.
Daha önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus ordusunun 21 Mayıs 2024 tarihinde başlatttığı nükleer tatbikatın planlı bir faaliyet olduğunu ve bunda olağandışı bir şey bulunmadığını vurgulamıştı.