ABD’nin Afganistan’dan çıkması yeni bir devrin işaretidir. Bundan sonra çok kutuplu dünya dönemi başlıyor, tek kutuplu dünya dönemi geride kalmıştır. Hiçbir ülke ya da gücün dünyayı yönetemeyeceğini biliyoruz. Yeni güç denklemleri ortaya çıkıyor.
Son yıllarda öne çıkan iki çok önemli güç olan Türkiye ve Rusya’nın bundan sonraki dünya sistemine olağanüstü katkı sağlayacağını açıktır. İki ülke arasındaki dosthane bağların ve projelerin geliştirilmesi bu nedenle değerlidir.
Batı’nın domine ettiği süreç boyunca oluşturduğu tezlerin, ikili standartlı olduğunu gördük. Elbet, bunların en başında Gazze’de olan, insanlıktan uzak ikili standarttır. Dünyanın öteki yerinde savaş suçu olarak kabul edilen suçlar, Batı ülkelerini harekete geçirirken, Filistinliler için görmezden gelinmektedir.
Göç sıkıntısında de Avrupa ikili standart uygulamaktadır. Batı’nın iki yüzlülüğü ve ırkçılığı ortaya çıkmıştır, bu da gelecekte dünya politiğini etkileyecektir.
Bölgesel problemler artık global sıkıntılara dönüşmektedir. Bugün silahlanma problemi tekrar dünyanın en büyük sorunu haline gelmiştir. Gelir dağılımı adaletsizliği de artmıştır. Dünyada 26 kişinin toplam servetinin dünya nüfusunun yüzde 50’sine eşit olduğunu düşünürseniz, ne kadar büyük bir adaletsizlik yaşadığımız ortadadır.
Pandemi sırasında Dünya Sağlık Örgütü’nün ve çatışmalarda Dünya Güvenlik Konseyi’nin hiçbir işe yaramadığını gördük. Bütün bu kurumlar tabeladan ibaret kurumlara dönmüştür.
Dünyada yeni bir siyasal mimariye ihtiyaç vardır. BM, sorun çözme yeteneğini kaybetmiştir. Bir devlet, bütün dünya devletleri birleşse bile veto etmesi halinde karar alamaz duruma gelmiştir. 7 milyar insan bir tarafta, bir insan bir tarafta olsa da savaşlar durdurulamaz.
Avrupa’daki bir millet ile Afrika’daki bir millet arasında hiçbir fark yoktur. Beyazın siyaha, zenginin yoksula üstünlüğü yoktur.
Rusya’ya karşı yapılan yaptırımlar sonucunda burada iş yapan firmaların bankadan transfer yapabilmeleri çabucak hemen imkansız hale gelmiştir. Bu kabul edilemez. Yaptırımlar siyasi bir sonuç vermemektedir, bu yaptırımlar bir mana ifade etmemektedir.
Dolarizasyonun yerini yerel paralarla ticaretler almalıdır.
Türkiye, Fas’tan Endonezya’ya kadar İslam dünyasında bir taraftan kendi geleneklerine sahip çıkan, bir taraftan demokrasiyi benimşemiş yegane ülke Türkiye’dir. Bu manada Türkiye bir örnek teşkil etmektedir.
Türkiye, Rusya – Ukrayna krizindeki çatışmanın bir an önce sonlandırılmasının ve adil barış yapılması için elinden gelen her şeyi yapmaktadır.
Dolmabahçe’de iki ülke de buluştu. Neredeyse son imza ile barış yapılacak iken birtakım ülkeler istemediği için barış masası son imzalar atılmadan kaldırılmış oldu. Tekrar bu barış masasının kurulması için davette bulunuyor ve Rusya’nın olmadığı herhangi bir barış teklifinin mümkün olmadığını da biliyoruz.
Sayın Putin ve Erdoğan arasındaki ilgi ile esir takası ve tahıl koridoru projelerinin gerçekleştiğini de gördük.
Yine Gazze’de Türkiye, barış vizyonunu göstermektedir. Fakat İsrail ve kölelerinin olacağı bir Ortadoğu’yu asla kabul etmiyoruz. İki devletli bir devlet olmadıkça sorun asla çözülemeyecektir. Kafkaslar’da da Türkiye barışı sağlamıştır.
Türkiye, birçok defa Avrupalı ülkeler tarafından çift standarta uğratılmıştır.
Türkiye’nin yüzü batıya dönük olmakla birlikte, Doğu’ya da asla kapılarını kapatmamıştır ve dönmeyecektir. Çok taraflı ilişkileri söyleceğiz.
BRICS konferansı bizim için çok değerlidir. Türkiye BRICS’i çok kutuplu yeni dünya sisteminin çok önemli araçlarından biri olarak görmektedir ve ümit ederim ki Türkiye yakın vakitte BRICS’e üye olarak kabul edilecektir.